Search
Close this search box.

Kaz Dağları

Osman Erdem 
Uluslararası tekellerin çıkardığı madenlerle ülkeler zengin olsa idi Afrika’da fakir ülke kalmazdı!
Son bir aydır iki konu “Kaz Dağları ve Salda Gölü” bazı yayın kuruluşları ve çevre örgütleri tarafından ülkenin gündemine getirildi. Bugün Kaz Dağlarında yapılmak istenen altın madenciliği ile düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. Yarın da Salda Gölü hakkındaki düşüncelerimi paylaşacağım.
Kaz Dağları ve Altın Madenciliğini iki yönüyle değerlendirmekte fayda görüyorum. Birincisi altın madenciliğinin çevreye olabilecek etkileri, diğeri ise çıkarılacak olan altın madeninin ülke ekonomisine olan katkıları.
Çevresel açıdan yapılan değerlendirmelerin önemli bir kısmında konu ne yazık ki kesilen ağaç sayısına indirgendi. Orman Genel Müdürlüğü kesilen ağaç sayısını 13 bin 400 olarak ifade ederken, karşı görüşte olanlar ise 200 bine yakın ağacın kesildiğini belirtiyorlar. Prof. Dr. Doğanay Tolunay haklı olarak şunu belirtiyor. “Yüksekliği 1,30 cm ve çapı 8 cm’den küçük ağaçlar kesilirken ağaçtan sayılmıyor, buna karşın “Maden şirketi tarafından kurulan “hatıra ormanına” dikilen 14 bin fidan nasıl ağaçtan sayılıyor.” ÇED raporunda ise 45 bin ağacın kesilebileceği belirtilmiş.
Değerlendirmemize şöyle bir soru ile başlayalım. Firma ÇED raporunda belirtilen sayıda ağaç kesmiş olsaydı, bu durumda Kaz Dağlarındaki altın madeni işletmeciliğinin etkileri daha mı az olacaktı? Elbette ki hayır! Orman sadece belirli yaştaki ağaçların oluşturduğu bir ekosistem değildir. Orman ekosistemini bulunduğu bölgenin havasından, suyundan, toprağından, başta insanlar olmak üzere çevresinde ve içerisinde yaşayan canlılarından ayrı değerlendiremeyiz.
Ormanınızı kaybettiğinizde, onunla birlikte ormanda yaşayan tüm canlı yaşamı kaybedersiniz, daha da ötesi temiz havanızı kaybedersiniz, suyunuzu kaybedersiniz, toprağınızı kaybedersiniz! Altın madeni çıkarmak istediğiniz yer Çanakkale şehrinin tek içme ve kullanma suyu kaynağı olan Atikhisar Barajı havzasında ise büyük bir risk alıyorsunuz demektir. Hele bir de burası I. derece deprem bölgesi ise riskiniz daha da yüksek demektir. Şirket yetkilisi diyor ki, “altın madeni işletilecek alan Atikhisar Barajı’na yaklaşık 14 kilometre, zenginleştirme tesisi ise havza dışında, barajı olumsuz etkilemesi kesinlikle mümkün değildir.” Peki, maden sahasında işletme ile ortaya çıkacak ve yüzey suları ile baraja taşınacak olan ağır metaller (örneğin cevherle birlikte bulunan arsenik, antimon, kurşun, bakır, çinko vs.), bunların hiç mi olumsuz etkisi yok? Bu ağır metaller yüzey ve yeraltı sularını etkilemeyecek mi? İnsanlar başta olmak üzere bölgede yaşayan canlılar bundan etkilenmeyecek mi? Konunun uzmanları, bilim insanları; Örneğin, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Ziraat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Kenan Kaynaş; “Kaz Dağları yöresinde altın madeni işletmeciliği başladığında, 2,5 milyar ton kayaç ve toprak işlenecek, yaklaşık 400 bin ton siyanür kullanılacak, başta 10 milyon adet zeytin ağacı olmak üzere tüm bitkisel üretim olumsuz etkilenecek, yöre tarımının can damarı olan su kaynaklarının tamamı kirlenecek, tarımla uğraşan yaklaşık 750 bin kişi etkilenecek.” dediğinde yalan mı söylüyor?
Kaybettiğiniz orman Kaz Dağları ise o zaman daha fazlasını kaybedersiniz.Çünkü Kaz Dağları özellikle bitki, kuş ve memeli türleri için ülkemizdeki en önemli alanlardan biri. Alanda bulunan dokuz bitki türü dünyanın başka bir yerinde yok, sadece Kaz dağlarında bulunuyor. Diyebilirsiniz ki altın çıkarıyoruz, bitkinin ne önemi var. Kötü olan da bu ya! Önemini dahi bilmediğimiz bitki türünü kaybetmek. Kaz Dağları özellikle orman kuşları ve yırtıcı kuşlar açısından önemli bir alan, yeryüzü nüfusunun yaklaşık %90’ı ülkemizde yaşayan Anadolu sıvacı kuşunun önemli üreme alanı, kaya kartalı ve gökdoğan alanda üreyen önemli yırtıcı kuşlar. Nesli küresel ölçekte tehlike altındaki bir içsu balığı olan Capoeta bergamae için de önemli bir yaşam alanı.
Buradan karar vericilere seslenmek istiyorum, hiç düşünmüyor musunuz neden insanlar altın madeni işletmeciliğine karşı, Mustafa Kemal Atatürk’ün Arıburnu’nda “Ben size taarruz etmeyi emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum.” Dediğinde vatan toprağı için gözünü kırpmadan bu emri yerine getiren bu ülkenin insanları, sizden daha mı az seviyor ülkesini? Onlar bu ülkenin zenginliğini istemiyorlar mı, binlerce insan iş sahibi olacak diyorsunuz, iş sahibi olmak, çalışmak istemiyorlar mı? 28 bin nüfuslu Artvin’de 7’den 70’e aynı anda 15 bin kişi sokağa çıkıyor, Cerattepe’ye yürüyor ve bıkmadan usanmadan altın madenine karşıyız diyor? 20 yılı aşkın süredir de bunu söylüyor. Çünkü aslında sizlerin bildiğini Artvinli de biliyor, Bergamalı da, Çanakkaleli de. Siyanür toprağa ve suya karıştığında büyük zararlara sebep olabiliyor. Bunun dünyada yaşanmış çok sayıda örneği var.
Bir de kısaca durumu uluslararası şirketler tarafından çıkarılan altın madeninin ülke ekonomisine olan katkıları yönünden değerlendirelim.
Yer altında altın madeniniz var, bu madeni uluslararası maden şirketlerinden biri çıkarıyor. Bunun devlete olan katkısı ne kadar. Maden Kanununa göre %8, ancak konunun uzmanları bu oranın çeşitli hilelerle %4,5’a kadar düşebildiğini belirtiyorlar. Yani şirket ormanınızı yok ediyor, toprağınızı ve suyunuzu kirlenme riskiyle karşı karşıya bırakıyor. Altınızı çıkarıyor, sonra da çekip gidiyor. Şimdi bazıları şunu diyebilir “Olur mu öyle çekip gitmek, maden işletmesinin yerini eski haline getirecek, ağaçlandıracak öyle gidecek, ÇED raporu öyle diyor.” Anadolu’da yolculuk ederken (uçaktan daha iyi görebilirsiniz) binlerce taş ocağı veya maden ocağını görürsünüz işletilip ve terkedilmiş (Geçenlerde birisi medyaya konu oldu, terkedilmiş taş ocağı, ağaçlandırmamış ama uyumlu olsun diye yeşile boyanmış), bunların da ÇED raporlarında aynı şart bulunuyor.
Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nün (MAPEG) internet sitesinde yer alan 2019 verilerine göre, Türkiye’de toplam 16 bin 427 maden arama ve işletme ruhsatı bulunuyor. Bunlardan 3.081 ruhsat, altın, gümüş, platin ve bakır gibi metalik madenlerle ilgili. Yani şu anda işletilenler veya işletme aşamasında olan madenler buzdağının sadece görünen ucu. Uluslararası maden şirketleri son yıllarda Türkiye’ye akın ettiler ve Türkiye’nin hemen her tarafında binlerce arama ruhsatı almış durumdalar.
Bundan 4 sene önce Bakanlığımızın üst düzey yetkilerinden biriyle Artvin Cerattepe’yi konuşuyoruz. Şunu söyledi, “Ülkemizin insanları yoksulluktan, işsizlikten kıvranırken, çıkarmayalım da bu ülkenin madenleri yer altında mı dursun, yazık değil mi? Vatanseverliğinden hiç şüphe duymadığım bürokratımıza şunu söyledim. Uluslararası tekellerin çıkardığı madenlerle ülkeler zengin olsa idi Afrika’da fakir ülke kalmazdı! Ne yazık ki uluslararası şirketler zenginliğine zenginlik katarken, madenleri talan edilen ülkeler hala yoksullar.

Benzer YAzılar

default
Ekran görüntüsü 2024-11-21 110948
default
Doğa "Beni Kirletme" Diyor
Cumhuriyet Kazanımları: Üniversite Reformundan Doğa Korumaya Uzanan Yol
Dünya Göçmen Kuşlar Günü’nün 2024 teması: Böcekleri Koru, Kuşları Koru!
Yunuslar yabancı dil mi öğreniyor?
100 YILDA TÜRKİYE’DE DOĞA KORUMA
Yunuslar yabancı dil mi öğreniyor?
Dünya Göçmen Kuşlar Günü’nün 2024 teması: Böcekleri Koru, Kuşları Koru!