Cumhuriyetimizin 100. Yılını kutluyoruz. Kültürel, sosyal, ekonomik, bilimsel ve daha pek çok alanda Cumhuriyet, topraklarımızda yaşayan insanlar ve canlılar için kazanımlar sağlamıştır. Biz de bu hafta sayfalarımızda, doğal kaynakların korunması ve yönetiminde Cumhuriyet kazanımlarına yer vereceğiz.
ORMANCILIK ÇALIŞMALARI
Cumhuriyetin ilk yıllarındaki ormancılık tarihiyle başlayalım. Osmanlı İmparatorluğu döneminde ormanlarla ilgili çeşitli düzenlemeler olsa da genellikle ormanlar tabiat varlığı olarak farklı mülkiyet biçimlerinde herkesin kullanımına sunulmuş. Ormanların büyük çoğunluğu halkın serbestçe, kısıtlama olmaksızın yararlandığı alanlar olmuştur. 19. Yüzyılın ikinci yarısı ve 20. Yüzyılın başlarında Osmanlı’da yaşanan dönüşümler, ormanlardan yararlanmanın düzenlenmesine dönük olarak ormancılık politikalarına da yansımıştır. Tanzimat sonrasında çıkartılan Arazi Kanunnamesi ve Orman Nizamnamesi’yle gelişigüzel kullanımların önüne geçilmeye çalışılmış. Bu düzenlemeler, ticarete konu olan kereste ve yakacak odun ile ekonomik önemdeki maden, kömür, taş gibi değerlerin kaçak kullanımı ve tahribatına karşı cezalar ile vergi almanın ötesine geçememiştir. Ormanlar ticaret ve ekonomi çerçevesinde yönetilmiştir. Bu dönemde yapılan ticaret anlaşmalarıyla ormanlar yerli ve yabancı özel kuruluşların işletilmesine verilmiş, özel mülkiyetlere geçirilmiş, Avrupa ülkelerinin ihtiyaçları ormanlarımızdan giderilmeye yöneltilmiştir. II. Meşrutiyet’le ormancılık eğitimi ve ormanları planlı işletme üzerine çeşitli adımlar atılmıştır. Ormanların korunması, planlı işletimi ve üretimi konuları yetersiz kalmış ve savaş dönemiyle baltalanmıştır.
İmparatorluğun son yıllarında, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik kriz ormanlarımızda da yıkıma yol açmış, ormanlar borçların ödenebilmesi için gerekli bir kaynak olarak görülmüştür. Bu görüş, savaş yıllarında da devam etmiştir. Sonucunda da Türkiye’nin çeşitli yerlerinde yabancı devlet ve şirketlere verilen, demiryolu imtiyazlarına konu olan ormanlarda, hiçbir planlama yapılmadan kesimler, yıkımlar yaşanmıştır. Demiryolu imtiyazlarıyla, demir hattın her iki tarafında kilometrelerce orman ve diğer doğal kaynaklar şirketlere tahsis edilmiştir.
Dünyada ve ülkemizde, ormanlar üzerindeki tasarrufun bireylerin elinde olması ve tahsisi ekosistemler ve biyolojik çeşitlilik üzerinde büyük yıkıma yol açan en önemli nedenlerdendir. Cumhuriyetin ormanlarımız üzerindeki en büyük kazanımı, kamusal alan olarak tüm orman alanlarının devletin mülkiyetinde toplanması ve tek elden yönetimi olmuştur. Atatürk, 1922 yılında TBMM’nin Üçüncü Toplanma Yılı açış konuşmasında ormanlara değinmiş “servet ve sağlık açısından önemi tartışmasız olan ormanlarımızı da çağdaş tedbirler ile güzelleştirmek, genişletmek ve en yüksek verimi elde etmek esas ilkelerimizdendir” demiştir. 1923 yılındaki İzmir İktisat Kongresi; ormanların korunması, çoğaltılması, yeni alanların oluşturulması, ormancılık tekniklerinin geliştirilmesi, teknik kurumsal ve hukuksal altyapının oluşturulması ve orman içi ile yanında yaşayan halkın ihtiyacı ölçüsünde ormandan faydalanabilmesini hedefleyen kararlar açısından önemlidir. İlerleyen dönemlerde, ormanların tükenebilen bir kaynak olarak; hukuki, teknik ve kurumsal düzenlemelerle yönetilmesi ilkesi benimsenmiş ve bu yönde çalışmalar yapılmıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki ormancılık düzenlemeleri temelinde ekonomik gelişmeler ve ormanların bu yönde işletilmesi hususu ağırlıklı olmuştur. Toplumsal düzenlemeler de unutulmamış ve orman köylüsünün yaşama koşullarını iyileştirilmesi için düzenlemeler getirilmiştir. 1920 yılında çıkartılan Baltalık Kanunu bu açılardan önemli bir hukuksal düzenleme olmuştur. Ancak, ilerleyen süreçte orman ekosistemi üzerinde zararlı olacağı kaygısıyla 1924 yılında hazırlanan yeni kanunla yürürlükten kaldırılmıştır.
Cumhuriyetin ilk yıllarında bilime de önem verilmiş, Orman Yüksek Okulu fakülte olmuş, eğitim süresi uzatılmış ve yurtdışından gelen uzmanlarla ormancılık eğitimi iyileştirilmeye çalışılmıştır. 1925 yılında Türkiye’nin çeşitli yerlerinde üç tane orman okulu açılmıştır. Orman alanlarının korunmasıyla ilgili olarak çalışmalar da yapılmış, 1924 yılında çıkartılan kanunda belirli yerlerdeki orman ekosistemlerinin muhafaza ormanı olarak ayrılmasına yer verilmiştir.
Uzmanlar, hukuksal ve kurumsal anlamda da katkılar vermiş ve ormanların devletleştirilmesi yönünde önemli adımlar atılmıştır. Türkiye ormancılık politikalarının geliştirilmesinde önemli rolü olan Prof. Dr. Robert Bernhard’ın, Türkiye ormanlarının varlığının devamı ve geleceğinin merkezde tutulması, devlet ormanlarının devlet tarafından işletilmesinin önemli olduğu söylemi, bugünkü Anayasamıza da yansımıştır. Bernhard’ın hazırladığı devlet orman işletmeciliği temeline oturan orman yasası tasarısındaki önerileri, 1937 yılında çıkartılan 3116 sayılı Orman Kanunu’nun temeli olmuştur. Kanun sayesinde ormanın net bir tanımı yapılmış, devlet tarafından işletilecek olan modern ve teknik ormancılığın temelleri atılmıştır.
Anayasamıza göre Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesinden sorumludur, yönetir ve işletir, devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz.
Kaynaklar:
Çağlar, Y. 2012. Türkiye Ormancılık Tarihi. ODTÜ Geliştirme Vakfı Yayıncılık ve İletişim A.Ş., Ankara.
Güloğlu, Y. 2010. Orman Mülkiyetinin Doğuşu ve Osmanlı Devleti’nde Tanzimat Dönemine Kadar Ormanlarla İlgili Yapılan Yasal Düzenlemeler. Kastamonu Üni., Orman Fakültesi Dergisi, 2010, 10 (2): 180-194.
Gümüş, C., Akesen, A. 2017. Savaşlar, Ormanlar ve Ormancılık. IV. Ulusal Ormancılık Kongresi Bildiriler Kitabı, ss. 43-52.
Kurdoğlu, O. 2017. Ormancılık Tarihi Ders Notları (Öğrenci Özeti). Karadeniz Teknik Üniversitesi, Trabzon.
Polatoğlu, M. G. 2021. Türkiye’de 1923-1945 Döneminde Uygulanan Ormancılık Politikaları. Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 23 (3), 971-999.
Sarıbey Haykıran, A. 2022. Atatürk Dönemi Ormancılık Politikası. https://ataturkansiklopedisi.gov.tr/bilgi/ataturk-donemi-ormancilik-politikasi/